Tweetle

Geleceğin öncüsü...

Atatürk ve Din

Atatürk ve Din
Özellikle Ata'nın ölümünden sonra artan masonluk,dinsizlik gibi söylentilerin ucunda hep Atatürk olmuştur.Sosyal ağlarda(özellikle Youtube)bazı videolarda Atatürk'ün elini göğüs kısmında tuttuğu resimler gördüm.Bunu da mason nizam duruşuna benzetmişler.Ve bazı meclis konuşmalarında geçen sözlerini de bu çarka katmışlar.
*
Şimdi ise bu konunun esaslarını beraberce düşünelim,yorumlayalım.
İlk olarak Milli Mücadele döneminde Atatürk'e Vahdettin'in emriyle yayınlanan fetvada ortaya dökülen 'dinsizlik' suçlaması seneler geçtikçe daha da artmış,günümüzde zirve yapmıştır.
Aslında bakılacak olunursa bu iddialar ne kadar saçma olsa bile,akıllıcadır.
Çünkü halkımızın büyük bir bölümünün Müslüman olduğu için,din yolundan Atatürk'e saldırma yolunu bulmuşlar ve aynı zamanda yeni nesilleri Genç Cumhuriyet'e Atatürk'e ve silah arkadaşlarına düşman yapmak istemişlerdir.

 
Dini hassasiyeti yüksek bir toplum olduğumuz için,doğal olarak bir ülkeyi kurtaran kişinin aynı zamanda iyi bir dindar olmasını hepimiz isteriz.Bunu da o zamanlarda da görmek mümkündür.Bununsa en büyük kanıtı,Atatürk'e halifelik teklifinin gelmesidir.
*
Ateistler,çakma solcular ve de aşırı dincilerin tek ortak noktaları Atatürk'e dinsiz muamelesi göstermeleridir.
Birkaç maddeyle başlayalım,

Atatürk, daha 7 yaşında annesi Zübeyde Hanım’ın isteği ile Kuran-ı Kerim’i hatmetmiştir. 8 Yaşında Kuran’ın tamamını ezbere okuyabilmektedir. (Atatürk bu gerçeği 1927 yılında Ankara'da ABD Büyükeçlisine açıklamıştır.)


Atatürk, daha çocukluk yıllarında Selanik’te Mevlevi-Bektaşi tekkelerine giderek ayinlere katılmıştır. (F. Rıfkı Atay "Çankaya"da bu konuda bilgi vermektedir).

Atatürk, Çanakkale Savaşı yıllarında yakın dostlarına, arkadaşlarına yazdığı mektuplarda Allah’a olan inancını dile getirmiş ve “Allah’ın inayeti sayesinde” bu savaşı kazanacaklarını belirtmiştir.

Atatürk, Kurtuluş Savaşı yıllarında camilere, cem evlerine gitmiş, cuma namazlarını kılmış, cami minberine çıkıp “Allah birdir, şanı büyüktür” diye başlayan Hz. Peygamber’den övgüyle söz eden bir hutbe vermiş, TBMM’yi tekbir ve dualarla açtırmıştır.

I. TBMM’de girişte hep bir hafıza Kuran okutmuştur. Aynı şekilde Cumhuriyet döneminde Topkapı Sarayı’nda Kuran okutma geleneğinisürdürmüştür.

Atatürk, özel hayatında fırsat buldukça Kuran okumuş veya Kuran okutup dinlemiştir. Özellikle özel hafızı Hafız Yaşar Okur’a Kuran okutmuştur.Atatürk zaman zaman da manevi kızlarından Nebile’ye ezan ve Kuran okutup dinlemiştir.

Atatürk’ün en yakın arkadaşı Fevzi Paşa ve annesi Zübeyde Hanım beş vakit namazlarını kılan, İsmet Paşa ise elinden geldiğince ibadetlerini aksatmayan insanlardır. Atatürk çevresinde namazlarını kılan ibadetlerini yapan herkese çok saygılı davranmıştır.

Atatürk Kurtuluş Savaşı sırasında tuttuğu özel notları arasında zaman zaman “Hafızı çağırıp Kuran okuttuğunu” yazmıştır. Yine özel notları arasında “TANRI BİRDİR VE BÜYÜKTÜR” notu göze çarpmaktadır.

Atatürk, cumhuriyeti ilan ettikten sonra 1932 ramazan ayında dönemin tanınmış hafızlarını köşke/saraya çağırarak onlara Kuran okutup dinlemiştir. Makamla Kuran okunmasına büyük önem veren Atatürk, hafızların makam hatası yapmamalarına ve ayetleri tane tane okumalarına büyük önem vermiştir.

Atatürk, 1930’larda Çanakkale Şehitleri için her yıl Çanakkale Mehmet Çavuş abidesi önünde mevlit okutmuştur. Aynı şekilde her yıl annesi Zübeyde Hanım’a da mevlit okutmuştur.

Atatürk döneminde okullarda din eğitimi devam etmiştir. Köy ilkokullarında din derslerinde “Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri” adlı kitap okutulmuştur.

Atatürk, Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanlılar tarafından yakılıp yıkılan yüzlerce camiyi onarttırmış ve yeniden yaptırmıştır. Hatta Eskişehir Mihalıççık camisini cebinden 5000 lira verip yeniden yaptırmıştır. Ayrıca Atatürk’ün yurt dışında Paris ve Tokyo camilerinin yapımına katkıda bulunduğuna ilişkin kanıtlar vardır.

Atatürk, İslam dünyasıyla da yakından ilgilenmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında İslam dünyasının desteğini yanına alan Atatürk Kurtuluş Savaşı’ndan sonra da İran-Irak ve Afganistan gibi Müslüman ülkelerle Sadabat Paktı’nı kurarak, Hıristiyan haçlı saldırılarına karşı Müslüman ülkelerle birlikte hareket etmiştir.

Atatürk, Müslüman ülkelerin liderleriyle de çok iyi ilişkiler geliştirmiştir. Örneğin Afgan Kralı Amanaullah Han ve İran şahı Rıza Pehlevi ile kişisel dostluk kurmuştur.

Atatürk, 1937 yılında Filistin’e yönelik bir Siyonist- Haçlı Hıristiyan saldırısı olacağını haber alır almaz “Filistin’e el sürülmez” diye bir bildiri yayınlayarak Müslüman Filistinlilerin yanında olduğunu herkese göstermiştir.

Tarihe çok meraklı olan Atatürk en çok Hz. Muhammet’ten etkilenmiştir. Onun savaşlarını bütün detaylarıyla öğrenmiş, liselerde okutulan Tarih kitaplarında İslam tarihi bölümünün yazımına bizzat katkıda bulunarak bu kitaplarda Hz. Muhammed’in savaşlarını anlatan haritaları bizzat kendisi çizmiştir. Tarih çalışmaları sırasında Hz. Muhammet’i eleştirmeye kalkanları, “Hz. Muhammet’in kıymetinden habersiz cahil serseriler bizim tarih çalışmalarımıza katılamazlar” diye azarlamıştır. Hz. Muhammet’ten, “Benim senin adın silinir ama o ölümsüzdür” diye söz etmiştir.

Atatürk, 1922 Sakarya Savaşı’ndan 1934 Soyadı Kanunu’na kadar ad olarak İslami içerikli “Gazi” unvanını kullanmıştır. Soyadı Kanunu’ndan sonra da zaman zaman “Gazi” unvanını kullanmaya devam etmiştir.
 

İşte gizlenen belgeler

Bir çoğunda şaşıracağınız gizlenen belgeleri paylaşıyorum.

Atatürk’ün hediye ettiği Kuran’lardan: 8 teşrin –i sani (kasım) 1925 – Çankaya “Gazi Kız Numune Mektebine dikkatle okunmak… için hediye ediyorum.” Gazi Mustafa Kemal 

Cemil Sait Bey'in tercümesi olan bu KURAN, 1932'de Atatürk tarafından Hafız Yaşar Okur'a ithaf edilerek imzalanıp hediye edilmiştir.

Bir lider düşünün hem "dinsiz" hem de kitap hediye ederken Kuran da hediye ediyor! Tabi burada Atatürk'e "dinsiz" diyenlere hayatlarında kaç kere birine veya bir kuruma Kuran hediye ettiklerini sormek gerekir!

BVf87VyIEAAHKpS.jpg:large (1024×1365)
Atatürk, 1922 tarihli 18 numaralı not defterine, önce yapacağı yenilikleri, devrimleri yazmış sonra da iki kalın çizgi arasına Osmanlıca "TANRI BİRDİR VE BÜYÜKTÜR" notunu düşmüştür.  (Can Dündar'ın Mustafa filmini çekerken görmediği notlardan biri (!)

(Can Dündar'ın Mustafa filmini çekerken görmediği notlardan biri (!)
 
(Can Dündar'ın Mustafa filmini çekerken görmediği notlardan biri (!)

Fotoğraf: Atatürk peygambere saygı kartpostalı hazırlattı  “ Bir gaza ettik ki hoşnud eyledik peygamberi”  Gazi Mustafa Kemal Paşa, Kasım 1918 başlarında Adana’ya geldi. Yıldırım orduları kumandanlık görevini Alman asıllı Liman von Sanders’ten devr aldı. Adana’da kaldığı günlerde yaverleri ile birlikte toplu fotoğraf çektirdi. Ayrıca çektirdiği bir fotoğrafında aldığı madalyaları göğsüne yerleştirdi. Kalpaklı fotoğrafınının kartpostal baskısı yapılmasını kabul etti. Ve üzerine de İslam Peygamberi Hz. Mumammed’e saygı ve bağlılık sözlerini yazdırdı.  Adana Tarihi ile ilgili yaptığım araştırmalar sonucu Mustafa Kemal Paşa’nın 1. Dünya Harbinin sona erdiği günlerde Kasım 1918 başlarında Adana’ya geldiğini ve 10 gün kadar kaldığını öğrendim. Bu süre içinde Osmanlı Yıldırım ordular Kumandalık devir teslim işlemi yapıldı. Ve alman asıllı kumandan Liman von Sanders kumandanlık görevini Mustafa kemal’e devretti. Mustafa kemal Paşa Adana’da kaldığı günlerde “Ordu kumandanı olmanın” hatırasını ebedileştirmek için resmi kıyafetiyle fotoğraflar çektirdi. Fotoğrafın birinde Mustafa Kemal hasır sandalyede otururken ayakta duran yaverlerinden Salih Bozok, Cevat Abbas görülüyor. Adana’da çektirdiği 4 adet fotoğraf var. Göğsünde madalyalarda olduğu halde çektirdiği fotoğrafın birisinden kartpostal yaptırdı. Ve aynı kartpostalın alt kısmına “ Bir gaza ettik ki hoşnud eyledik peygamberi” yazdırarak İslam peygamberi Hz. Muhammed’e olan saygı ve bağlılığını belirtmiş oldu. Aynı kartpostalda yer alan kalpaklı portre fotoğrafında göğsünde Çanakkale savaşında aldığı madalyayı da takmıştı. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın göğsüne yerleştirdiği diğer madalyalar ise 1905 yılında Şam’daki görevini başarı ile tamamlamasından sonra aldığı Mecidi nişanı, 1917 yılında aldığı liyakat madalyaları da vardı. Atatürk, Adana’da iken kısa süre sonra yaşanacak acı günlerin neler getireceğini de çok iyi biliyordu. Adananın yerli ailelerinden vatansever gençler ile görüşmeler yapıyor, onlara ümitlerini kaybetmemelerini, işbirliği yapılması halinde başarılı olunacağını açıkladı. Mustafa Kemal Paşa, Osmanlı ordularının 1918 yılında Şam, Halep cephelerinde bozgunlarını da yaşamıştı. Arap isyancıların Yahudi-Siyonistlerle işbirliği yapmalarını, çok sayıda Türk askerinin esir düşmesi veya öldürülmesi olayları yaşanmıştı. Ordunun bozgunu tam bir felaket idi. Askerler dağlara düştüler. Yakalananların karınları deşildi. Para arandı. Osmanlı askerine hançer ile öldürenler Türk düşmanlığının çılgınlığını sahnelediler. Arap isyancıların “hançerle” karın deşmeleri olayına “Cenbiye olayı” ismi verildi. Bu olaylar yaşanmıştı, tarihin sayfaları arasında hüzün verici olaylar olarak hep saklandı, konuşulmak istenmedi.  Gazi Mustafa Kemal Paşa, Kurtuluş savaşının sona ermesinden sonra cumhuriyet rejimini ilan etmeyi planlamıştı. Öncelikle halkın bu konudaki duygularını öğrenmek istiyordu. 15 Mart 1923 Perşembe günü Adana’ya geldi. Ve ertesi Cuma günü (16 Mart 1923) sabahleyin Adana Kolordu binasını ziyaret etti. Ve kumandanlar ile birlikte sözleşerek öğle üzeri kendisini görmeye gelen halk ile aynı ortamda bulunmak için otomobiliyle Adana Ulucamiye hareket etti. Ve Cami’nin giriş kapısında kumandan ve halk ile buluştu. Kısa süre konuşması esnasında cami kapısındaki halini gösterir fotoğraf çektirdi. Ve arkasından da caminin içine girerek Cuma namazını kıldı. Atatürk’ün Adana’da çektirdiği fotoğraflara bakarak onun halkının inanç ve kültürü ile barışık bir lider olduğunu açıklamak gerekir.
Atatürk'ün Kasım 1918 tarihli altında “Bir gaza ettik ki hoşnud eyledik peygamberi” yazan fotoğrafı
Atatürk, 31 Ekim 1918'de  Adana’ya gelmiş. Yıldırım orduları kumandanlık görevini Alman asıllı Liman von Sanders’ten devralmıştır. Adana’da kaldığı günlerde yaverleri ile birlikte toplu fotoğraf çektirmiştir. Çektirdiği bir fotoğrafında aldığı madalyaları göğsüne yerleştirmiş. Kalpaklı fotoğrafınının kartpostal baskısı yapılmasını kabul ettmiş ve üzerine de İslam Peygamberi Hz. Mumammed’e saygı ve bağlılık sözlerini yazdırmıştır. Atatürk'ün Adana’da çektirdiği 4 adet fotoğraf vardır. Fotoğrafın birinde Atatürk hasır sandalyede otururken ayakta duran yaverlerinden Salih Bozok, Cevat Abbas görülmektedir. Göğsünde madalyalar olduğu halde çektirdiği fotoğrafın birisinden kartpostal yaptırmıştır. İşte o kartpostalın alt kısmına “Bir gaza ettik ki hoşnud eyledik peygamberi” yazdırarak İslam peygamberi Hz. Muhammed’e olan saygı ve bağlılığını belirtmiştir. Atatürk Adana'da kaldığı 10 gün içinde gerçekten de Kurtuluş Savaşı'nın ilk adımlarını atmıştır. Atatürk, Kurtuluş Savaşı'ndan sona cumhuriyeti ilan etmeyi planlamıştı. Öncelikle halkın bu konudaki duygu ve düşüncelerini öğrenmek istiyordu. Bu amaçla çıktığı yurt gezisinde 15 Mart 1923 Perşembe günü Adana’ya gelmiş ve ertesi Cuma günü (16 Mart 1923) sabahleyin Adana Kolordu binasını ziyaret etmiştir. Ve kumandanlar ile birlikte sözleşerek öğle üzeri kendisini görmeye gelen halk ile aynı ortamda bulunmak için otomobiliyle Adana Ulucamiye hareket etmiştir. Ve caminin giriş kapısında kısa süre konuşması esnasında cami kapısında bir fotoğraf çektirmiş ve arkasından camiye girerek Cuma namazını kılmıştır. (Araştırmacı Cezmi Yurtseven).
Atatürk'ün kendi el yazısıyla, "Din, milliyetin bir parçasıdır! Ancak taassubun (bağnazlığın) milletleri ümmet haline düşüreceğini unutmamalıdır!” notu.
 
Atatürk'ün Abdülbaki Gölpınarlı'ya hazırlatıp KÖY İLKOKULLARINDA okuttuğu "Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri" adlı kitabın kapağı. (1930-1931).
SDR@ ASKERE DİN KİTABI AHMET HAMDİ AKSEKİ
(Ahmet Hamdi Akseki'nin "ASKERE DİN KİTABI", 2.  baskı , istanbul, 1945). Bu kitabın ilk baskısını Diyanet İşleri Başkanlığı 1925'te bastırmış, Genelkurmay da ordulara dağıtmıştır.

ASKERE DİN DERSLERİ - MUALLİM CEVDET
Genelkurmay'ın açtığı askere din dersleri kitap yarışmasını kazanan Muallim Cevdet'in "ASKERİ DİN DERSLERİ" adlı kitabı da 1928'de bastırılıp ordularca okutulması zorunlu tutulmuştur.
 
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yurt genelindeki camilerde okutulması için Ahmet Hamdi Akseki'ye yazdırıp 1927 yılında bastırdığı "YENİ HUTBELERİM" adlı kitap kalın iki ciltten oluşmuştur. 1936 ve 1937 yıllarında yeniden bastırılmıştır.
NOT: Görüldüğü gibi Atatürk ve İnönü dönemlerinde hem okullarda, hem camilerde, hem de kışlada gürül gürül din eğitimi verilmektedir. Yobazlıktan, bağnazlıktan uzak, gerçek bir din eğitimi.... Atatürk ve İnönü dönemlerinde  İslam dini, Kuran ve din kitaplarının yasak olduğu kocaman bir yalandır. 1920'lerde, 1930'larda, 1940'larda devlet bizzat din kitapları hazırlatmıştır.
Atatürk'ün DİN ÖZGÜRLÜĞÜNE vurgu yaptığı el yazılı metin: "Türkiye Cumhuriyeti'nde herkes Allah'a istediği gibi ibadet eder. Hiç kimseye dini fikirlerinden dolayı bir şey yapılmaz. Türk Cumhuriyeti'nin resmi dini yoktur. Türkiye'de, bir kimsenin fikirlerini zorla başkalarına kabul ettirmeye kalkışacak kimse yoktur ve buna müsaade edilmez. Artık samimi mutekitler, derin iman sahipleri, hürriyetin icaplarını öğren." (1930. Vatandaş İçin Medeni Biligler). İşte Atatürk'ün ağzından laiklik tanımı.
Atatürk 1920'lerde Ankara'da çalışma odasında Kurtuluş Savaşı planları yapıyor, yanında İsmet Paşa. Atatürk'ün hemen arkasındaki duvarda, Halide Edip'in "Türk'ün Ateşle İmtihanı" adlı romanında "Atatürk'ün çalışma odasındaki masanın hemen arkasındaki duvarda bir hoca ya da kahin tarafından yazılmış Arapça yazılar" diye ifade ettiği bazı ayetler görülmekte.
Atatürk Kurtuluş Savaşı sırasında emperyalizmin pençeleri altında ezilen bütün İslam dünyasının kahramanıydı. 1920'lerde İslam dünyasında Atatürk, Selahaddin Eyyübi veŞeyh Ahmet Sünusi, Hıristiyan Haçlı emperyalizmine başkaldıran üç lider olarak görülüyordu. Üstelik Şeyh Ahmet Sünusi Kurtuluş Savaşı'nda Atatürk'le omuz omuza Türkiye'nin kurtuluşu için mücadele ediyordu. Bu üç İslam kahramanını aynı karede gösteren fotoğraflar İslam dünyasında elden ele dolaşıyordu. İslam dünyası Atatürk'ü "Son İslam Mücahidi", "İslamın Kılıcı"olarak adlandırmıştı.
Atatürk'ün ÖZEL HAFIZI, Hafız YAŞAR OKUR
Hafız Yaşar Okur, Atatürk'ün emriyle 1932 yılında Çanakkale şehtilerine HATİM okumuştur. İşte Hafız Yaşar Okur'un "Atatürk'le On Beş Yıl Dini Hatırlar" adlı kitabında bu dini töreni gösteren fotoğraflardan biri. Fotoğraf dikkatle incelenecek olursa hatim okuyan hocaların geleneksel dini giysileriyle (başlarda sarık) olduğu görülecektir.Yani bazı din bezirganlarının dediği gibi hocalar giyim kuşam konusunda zorlanmamıştır. Hatimi izleyen halk kılık kıyafet devrimi çerçevesinde şapkalı, hocalar ise sarıklıdır.
Hafız Yaşar Okur, Atatürk'ün emriyle 1932 yılında Çanakkale şehtilerine MEVLİD okumuştur. İşte Hafız Yaşar Okur'un "Atatürk'le On Beş Yıl Dini Hatırlar" adlı kitabında bu dini töreni gösteren fotoğraflardan biri. Fotoğraf dikkatle incelenecek olursa mevlit okuyan hocaların geleneksel dini giysileriyle (başlarda sarık) olduğu görülecektir. Yani bazı din bezirganlarının dediği gibi hocalar giyim kuşam konusunda zorlanmamıştır. Mevlidi izleyen halk kılık kıyafet devrimi çerçevesinde genelde şapkalı, hocalar ise sarıklıdır.

Atatürk Edirme Selimiye Camii'ni gezerken (25 Aralık 1930)
Caminin giriş kapısının üstündeki kitabeyi inceleyen Atatürk, orada yazılı olan AYETİ okumuş ve caminin imamı Fereli Ahmet Efendi’ye bu ayetin anlamını sormuştur. Daha sonra da camiye girerek incelemelerde bulunmuş ve bazı açıklamalar yapmıştır:

Atatürk, caminin içinde minberle avize arasında durmuş ve, Beyler, hiçbir dine bağlı olmayan kalp istirahattan mahrumdur” diye söze başladıktan sonra şunları söylemiştir:

Bakınız, ecdadımız İstanbul’un fethinden tam 125 sene sonra bu şaheser camiyi İstanbul’da değil de Edirne’de yapmış, böylece Edirne’ye mührünü basmış, tapulamıştır. Dahi Mimar Sinan sanat ve din aşkıyla bu eseri bina etmiştir.” Daha sonra avizenin üzerinde yarım kubbede yer alan Arapça yazıyı okuyan Atatürk, Müftü’ye dönerek “Hocam, bu ayet Tövbe Suresi’nin 18. Ayeti değil mi?” diye sormuş, Müftü, “Evet Paşa Hazretleri” cevabını vermiştir. Atatürk, tekrar Müftü’ye dönerek, “Bana bu ayetin manasını söyleyebilir misiniz?” diye sormuştur. Müftü de, “Bildiğim kadarıyla bu ayette ‘Allah’ın, mescitlerini, camilerini yapan ve imar edenler Allah’a ve ahiret gününe iman edip, namazlarını kılan, zekatlarını veren ve ancak Allah’tan korkanlardır. Onlar doğru yoldadır’ demektedir.” demiştir.
1932 yılında Atatürk'ün isteğiyle Sultanahmet Camii'nde yapılan Büyük Mevlitten bir görünüş. (Baştan sıra ile Hafız Yaşar Okur, Hafız Burhan, Beşiktaşlı Hafız Rıza, Muallim Hafız Buri, Beylerbeyli Hafız Fahri). Fotoğrafta çok net olarak görüldüğü gibi din adamlarına yine kıyafet konusunda bir baskı yapılmamıştır. Büyük Mevlidi okumakla görevli din adamları tertemiz, en şık giysileriyle Allah'ın ve milletin karşısına çıkmıştır. Hafızlardan birinin başındaki SARIK çok net olarak görülmektedir. Yani yine din bezirganlarının iddia ettiği gibi, Atatük, din adamlarına Türkçe Kuran, mevlit okuturken onlara kılık kıyafet konusunda bir baskı yapmış değildir. Şık, temiz ve İslamın ruhuna uygun olmak kaydıyla din adamları istedikleri gibi giyinmiştir. Sarık takan da olmuştur, kıravat takan da, frak giyen de. Burada Atatürk'ün "HOCALIK SARIKLA DEĞİL DİMAĞLA (AKILLA)DIR" sözünü hatırlamak gerekir.
26 Şubat 1923,  Hakkı Tarık Us’un Vakit gazetesi Atatürk'ün Eskişehir'de kendisine tesbih bakarken çekilmiş bir fotoğrafını yayınlamış: Alt yazıda“Hususi fotoğrafçımızın aldığı resim” diye bir not var.
 






 
Tesbih, Atatürk'ün bütün ömrü boyunca en önemli aksesuarlarından, en çok sevdiği özel eşyalarından biri olmuştur. Çok güçlü bir İslami çağrışımı olan tesbih Atatürk'ün elinde birçok fotoğrafına da yansımıştır. Ancak hem din karşıtı Atatürkçüleri, hem de Atatürk karşıtı dincileri fazlaca rahatsız eden ATATÜRK'ÜN TESBİHLERİ kanımca ortak bir sansüre kurban gitmiştir. Atatürk'ün çok bilinen bazı fotoğraflarında elinde görülen tesbihler bilinçli olarak silinmiştir. Atatürk'ün tesbihini sansürleyenleri anladığımızda Türkiye'yi de anlamış olacağız inanın!

-------------
Yazıların büyük bir bölümü Sinan Meydan'ın yazısından alınmıştır.
 

 Güzel bir video..
Etiketler: Atatürk, din, İslam, Ateizm, Hz.Muhammed     Okunma sayısı: 

Bugün 1 ziyaretçi Kemalist-Yol'daydı.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol